PaylaSiMin DoGru ADreSi Yasama dair ne varsa
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

PaylaSiMin DoGru ADreSi Yasama dair ne varsa

cadirkaya formuna hosgeldiniz
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yardım duygusuna ihanetin adı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
yuzbasi55
SüperModeratör
SüperModeratör
yuzbasi55


Mesaj Sayısı : 260
Kayıt tarihi : 22/04/08

Yardım duygusuna ihanetin adı Empty
MesajKonu: Yardım duygusuna ihanetin adı   Yardım duygusuna ihanetin adı Icon_minitimeSalı Eyl. 09, 2008 7:59 am

Deniz Feneri vurgunu Müslümanların hayır yapma duygularını sömüren en vicdansız vurgunlardan biri.


‘Halkının yüzde doksan dokuz buçuğu Müslüman’ (!) olan ve Allah ile aldatma cenneti olduğunda kimsenin kuşkusu bulunmayan Türkiye’nin değil, Alman hükûmetinin el koyması ve birkaç öncüsünü hapse atması üzerine öğrendiğimiz milyar dolarlık dinci vurgun, Müslümanların hayır yapma duygularını sömüren en vicdansız ve ahlaksız vurgunlardan biri olarak literatüre geçmiş bulunuyor.

Şu işe bakın!

Facianın mağdurları da failleri de ‘Müslüman Türkler’, işi takibe alıp dünya gündemine taşıyansa ‘gayrimüslim’ Alman hükûmeti.

Müslüman mağdurların oylarıyla oluşmuş ‘Türk hükûmeti’ ne yapıyor? O, ‘garip gureba, fakir fukara, tüyü bitmemiş yetim’ sloganları ve her yana serpiştirdiği ‘sadaka çadırları’ (namı diğer onur göçüren çadırları) ile aldatıp uyuttuğu halkın kurumlarını ve geleceğini ona buna pazarlamak, dinci vurgun ekiplerine kol-kanat germek ve içki satan bakkalların çivili sopalarla dövülüp hastanelik edilmesini seyretmekle meşgul.

Dahası var: Hükûmetin başındaki zatın, Deniz Feneri ile ‘sıcak himaye alakası’ içinde olduğu, basın kayıtlarına geçmiş durumda.

Sizin anlayacağınız, ‘yüzde doksan dokuz buçuğu Müslüman’ (!) Türkiye’nin yurttaşlarını çarpan ‘Müslüman’ unvanlı dinci hırsızların takibi ‘gâvur Almanlar’a kalmış. Almanların insan hakları adına sergiledikleri şu ‘adlî’ icraata ve bizim dinci vurgunu uzaktan seyreden ‘garip gurebacı’ dincilerimize bakınca insanın sorası geliyor:

Müslüman kim, Almanlar mı, siz mi? Gâvur kim, onlar mı, yoksa?!

Bir şey daha sormanın vaktidir sanırım:

Müslümanlık, hakları bu şekilde çarpılan insanların haklarını takip etmek mi, yoksa kadınları havadan-güneşten yoksun bırakacak şekilde rahibe kıyafetine sokmak mı? O bir metre bez için verdiğiniz kavgayı, Allah’ın isimlerinden biri olan şu ‘hak’ için de verin de elinizi öpelim! Bu halinizle insan vicdanından saygı ve takdir görmeniz mümkün değil. Allah’tan ne göreceğinize gelince, onu gelecek yazılarımızda ortaya koyacağız.

Şimdilik, Türkiye’deki Allah ile aldatma odaklarının siyaset-medya-din üçgeninde yapılandırdıkları vurgunla ilgili yorumları kayıtlara geçirmeye devam edelim.

Oktay Ekşi, 4 Eylül 2008 tarihli ‘Yetim Hakkı’ başlıklı yazısında şöyle diyor:

“Masum insanların yoksula, felaketzedeye, çaresiz kalmışa yardım için yaptığı bağışı gemi almak, şirket kurup ticaret yapmak, radyo ve televizyon şirketine ortak olmak ve bir kısmını da cebe atmak için kullananlar Frankfurt’taki yargıç önünde çözüldükçe her şey daha iyi görülüyor. Ve tabii ‘yetim hakkı yememe’ edebiyatının hiçbir hırsızı aklamadığı da.”

“Tahmin ettiğiniz gibi Deniz Feneri isimli dernekteki yolsuzluktan söz ediyoruz. ‘Dinci kesimin Kızılayı’ diye geçinen dernekten.”

“Yazılı belgelere göre, 41 milyon 600 bin Euro toplanmış. Bunun şirketlere, ona buna gönderildiği kayda geçen bölümünden ayrı olarak 2 milyon 900 bin Euro’luk kısmı buharlaşıp uçuvermiş... Ama kimsenin günahı yok! ‘Saçı bitmedik yetim hakkı yememek’ (Allah ile aldatanların çok kullandıkları sloganlardan biri. YNÖ) acaba bu mu?”

“Anımsayınız YİMPAŞ olayı yani Almanya’daki gariplerin paralarının yine ‘din-iman’ adına ellerinden alınıp deve edilmesi meselesi de Almanya’da ve İsviçre’de soruşturma konusu olmasaydı Türkiye’nin kılı kımıldamayacaktı. Kombassan olayı ve benzerlerinde de aynı şeyi yaşamadık mı?”

“Almanya’daki arkadaşlarımız, oradaki Deniz Feneri skandalı ortaya çıktıktan sonra dosyanın ‘Sizi de ilgilendirir’ diye bizim Maliye Bakanlığı’na bağlı ‘Mali Suçları Araştırma Kurulu’na (MASAK) gönderildiğini bildiriyorlar. Ama MASAK’ta hareket yok.”

“Acaba ‘Müslüman malı ortak’ lafını ‘Müslümanı soymak mübah’ diye mi anlıyorlar?”

Yalçın Bayer’in 3 Eylül 2008 tarihli yazısı:

“Deniz Feneri, ampul gibi ‘aydınlatıyor.’ Deniz Feneri’nin din üzerinden yaptığı para dolandırıcılığını AKP hükümetlerinin ve özellikle savcılarımızın bu bilgileri ihbar kabul edip etmeyeceğini doğrusu merak ediyoruz. Almanya'daki savcıların gördüğünü Türkiye'deki savcılar ve AKP hükümeti görmüyor.”

“Almanya’dan kuryelerle Türkiye’ye gönderilen milyonlarca dolarla ilgili Alman Savcılığı’nın ihbardan 1.5 yıl sonra ortaya çıkardığı ’dolandırıcılığı’, o zaman AKP’de bakan olan Erkan Mumcu daha önceden biraz fark etmişti ama gündeme getirmeye nefesi yetmedi; belki de yettirilmedi.”

“Erbakan tarafından kurdurulmuştu Deniz Feneri, AKP döneminde büyüdü, 100 milyon dolarların üzerinde ’ciro’ya sahip oldu. Ankara ve İzmir’de şubeler kurdu. Lojistik hizmetleri için Ümraniye ve Zeytinburnu Belediyeleri, arsalarını ‘kaçak’ olarak Deniz Feneri’ne tahsis ettiler. Ankara’dakini de, Esenboğa’ya gelip gidenler görüyorlar. Cerrahpaşa Camii’nin karşısındaki ‘medreseyi’ dahi Deniz Feneri’ne tahsis etti Vakıflar... Deniz Fenercileri bugün ’kamu’ yararına kuruluş olduğu için vergi ödemiyor; çünkü her şeyde vergiden muaf... Araçlarında resmi plaka taşıyor.”

Ertuğrul Özkök’ün 3 Eylül 2008 tarihli yazısı çok önemli noktaların altını çiziyor:

“Bakan var da gören olacak mı? Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde süren Deniz Feneri davası ile ilgili haberleri okurken, aklıma yine o fotoğraf geldi. Kayseri’de bir cenaze namazı sırasında çekilen fotoğraf. Hatırladınız mı, hani Hürriyet’te "Dört bakan var bir gören yok" manşeti ile çıkmıştı. Yurtdışında para toplayarak insanları dolandıran şirketin yöneticisi cenaze namazında, hükümetin 4 bakanı ile birlikte saf tutuyordu.”

“Şimdi buna benzer başka bir olayla karşı karşıyayız. Üstelik bu defa durum insanî açıdan çok daha vahim. Güya felakete uğrayanlara yardım amacıyla kurulmuş bir dernek Almanya’da para topluyor. İnsanların vicdanlarına, yardımseverlik duygularına yönelik kampanyalar düzenleniyor. Bazı sanatçılar, siyasetçiler iyi niyetle bu kampanyalara katılıyor. Sonra toplanan paralar, kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye gönderiliyor. Meğer yardım toplama kisvesi altında neler oluyormuş neler.

“Türkiye’de kimlerin cebine paralar giriyor, kimlere ne maaşlar ödeniyor, ne yayın organları finanse ediliyor! Yani para her yere gidiyor da, gitmediği tek yer, felakete uğrayan insanlar oluyor.”

“Bunları anlatan, bu dehşet itirafları yapan kişi herhangi bir insan değil. Almanya’daki derneğin en üst yöneticileri. Tek tek isim vererek anlatıyor. Kime ne maaş verildiğini kuruşuna kadar söylüyor. Parayı kimin nasıl taşıdığını, adres belirterek veriyor.”

“Ortada, Mercümek olayından beter bir durum var. Hocayı hapislere kadar götüren finansal dalavereler bunun yanında tinerci çocuk vakası kalır.”

“Şimdi ne olacak? Yimpaş olayındaki gibi ‘Görmedim, işitmedim, söylemedim’i mi oynayacağız? Alman yargısı bunu yanlarında bırakmayacak. Orada içimiz rahat. Ya kendi ülkemizde? Bunların uzantıları, kuryelerin adresleri? Onlar ne olacak? Yine cenaze namazlarında birlikte saf mı tutulacak?”

“Merak ediyoruz, bekliyoruz.”

“Binlerce insanın duyguları insafsızca sömürülmüş. Hem de nasıl günlerde?

Bir yerde deprem olduğunda, bir yerleri sel götürdüğünde, bir köy, beş on mahalle toprak altında kaldığında. Yani ülkenin bir köşesinden ‘Orda kimse var mı?’ feryatları yükselmeye başladığında ortaya çıkan baykuşlar, işte o vicdanları yiyip bitirmiş.”

“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğini söyleyen Başbakan’dan, acısı, vicdanı hortumlanan insanlarımızın da hakkını aramasını bekliyoruz.”

“Yimpaş olayında, ‘Bize ne, paranızı verirken bize mi sordunuz?’ dedik. Ama burada kimseye böyle bir şey söyleyebilir miyiz?”

“Dün baktım, Almanya’da inanılmaz itiraflar yapılıyor. Vicdan sömürücüsü bir çetenin marifetleri tek tek ortaya dökülüyor. Ama Türkiye’de yine ses yok.”

3 Eylül 2008 tarihli gazetelerde, Deniz Feneri ile ilgili haberlerde şu ara başlık da dikkat çekiyordu:

“Erdoğan'ın yakını.”

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın dostu olarak bilinen ve İskenderpaşa Cemaati'nin önde gelen isimlerinden olan Zekeriya Karaman, Belediye TV'nin (BRT) Kanal-7 olarak devrinin sağlanmasından sonra Recai Kutan'dan devraldığı Kanal 7 yöneticiliğini yıllardır sürdürüyor.”

“Başbakan Erdoğan, Karaman'ın oğlu Habib Karaman'ın düğününde nikâh şahitliğini ve Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği açılışlarını yapmıştı. Karaman'ın düğününe Mehmet Gürhan'da katılmıştı. Alman güvenlik birimleri, bu ülkede davanın sonuçlanmasından sonra Türkiye'de adlî işlem başlatılmasını bekliyor.”

Bakalım, Allah ile aldatılmayı dindarlık zanneden halkımız, sadece Müslümanların değil, dünya kamuoyunun nefretini celbeden bu korkunç dinci soygundan gereken dersi alabilecek mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://cadirkaya.yetkin-forum.com
 
Yardım duygusuna ihanetin adı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PaylaSiMin DoGru ADreSi Yasama dair ne varsa :: İSLAM BÖLÜMÜ :: İslami Forum -Genel-
Buraya geçin: